11 Eylül 2012 Salı

Depresyon nedir? Ortodoks ve alternatif tedavi yöntemleri nelerdir?

Bu aralar çevremde depresyon hakkında çok konuşulduğu için bu konuda birşeyler paylaşmak istedim. Kendiniz veya bir yakınınız için ilginizi çekebilir... 


Wikipedia'ya göre, Kişinin ilişki ve etkinliklerini etkilemeyen, üzgün olma durumu ve kişinin moralinin bozukluğu çoğu zaman depresyon olarak anılır. Fakat klinik depresyon tıbbi bir teşhistir ve günlük kullanımdaki depresif olma durumundan çok daha farklıdır. Depresif kişi kendisini yorgun, üzgün, tembel, sinirli, motivasyonsuz ve apatik hissedebilir. Klinik depresyon, normal üzüntü hissinden daha yoğun, sürekli ve kişinin günlük işlerini etkileyecek düzeydeki çökkün bir duygusal durumu ifade eder.

Herhangi bir rahatsızlığın tedavisinde öncelikle alternatif yöntemin ne olduğunu tanımlamak gereklidir. Alternatif yöntem, bir konuda genel kabul gören otoritelerin söylediği, tavsiye ettiği ve uyguladığı yöntemlerden farklı olandır. Ancak özellikle depresyon gibi psikolojik rahatsızlıklarda bu ayrımı yapmak çok zordur. Genellikle medikal tedavi ve klasik psikolojik terapi yöntemlerinin sınırları dışındakilere alternatif yöntemler deniyor. Ancak artan ilaç çeşitleri bir yana tedavi metodları da her geçen gün artıyor. Genellikle psikolog ve psikiyatrist veya tıp doktoru olmayan kişilerin çalışmaları genellikle alternatif yöntem olarak adlandırılıyor. Bazen çok benzer iki metod, farklı ortamlarda kullanılınca hem klasik hem de alternatif yöntem olarak görülebiliyor. Örneğin, bir psikolog veya psikiyatristin odasındaki duygu boşalımına “katarsis” derken, bir “kişisel gelişim uzmanı”, “yaşam koçu” veya “spritüel master”in odasındaki duygu boşalımına “duyguları serbest bırakma (releasing)” diyoruz. Birinci durumda klasik yöntemlere cevap almış olurken, ikinci durumda ise alternatif ortamdaki çalışmalar başarılı oldu diyoruz.

Depresyon tedavisi bence önce karmaşık, sonra da basittir. Önce karmaşıktır çünkü depresyonun kaynağını bulmak için pek çok farklı yere bakmak gerekir. Öncelikle medikal bir muayeneden geçilip, direk fiziksel bir problemin bunu doğurup doğurmadığına bakılmalıdır (gerçi fiziksel bir hastalık çıksa da bu sefer o hastalığın psikolojisine bakmak gerekir, neticede tüm hastalıklarımızı da biz yaratıyoruz!). Mesela beyindeki bir ur, depresyon belirtilerini gösterebilir. Bir de dolaylı olarak fiziksel rahatsızlıkların sonucu olan depresyonlar vardır. Mesela hayatı boyunca allerjik astımdan yakınan bir danışanımda depresyon var. Astımını tedavi etmeden depresyonunu geçirmek mümkün olamaz, olsa olsa geçici olarak baskilayabiliriz. Biz de halen astımının psikolojisi ile ilgili çalışıyoruz.

Eğer fiziksel bir hastalık yoksa, (ki depresyonun sonucu da olan bazı fiziksel rahatsızlıklar vardır – mesela uykusuzluk veya aşırı uyku hali, iştahsızlık veya aşırı yeme isteği, ağlama nöbetleri veya duygusuzluk hali – bunlar sonuç semptomlardır, karıştırmamak gerekir) zihinsel, duygusal ve (veya) ruhsal boyutlara bakmaya başlayabiliriz. Hangisinden başlarsak başlayalım, zaten hepsi elele yürür. Başarılı olan yöntem kişinin üç boyutunu da beraber ele alan yöntemdir. Bunun için de farklı çalışmaların kombinasyonları, kişinin özelliklerine göre bir kokteyl gibi sunulur. Buradaki kilit konu, danışmanın çok farklı yöntemler konusunda bilgili olması ve bununla beraber kime neyin yarayacağını çok iyi analiz etmesidir.

Genellikle depresyon tedavisi uzun olarak bilinir ve psikiyatride “tam olarak iyileşmez ama duraksama dönemleri çok uzun olabilir” denir. Ben bunu şu şekilde yorumlamayı tercih ediyorum: Her insanın olumsuz, negatif veya ters giden dönemlerinde verdiği bir tepki vardır. Kiminde bu başağrısı, mide ağrısı, vs, kiminlerinde bir şeye, maddeye, konuya, olaya aşırı düşkünlük (aşırı sigara, alkol, spor, bilgisayar oyunu veya hatta başka biryerlere kaçma – yan oda, veya dünyanın öbür ucu farketmez) kimilerinde ise depresyon olarak ortaya çıkabilir. Esas konu, depresyonun kaynağını bulmak, hangi durumlarda ortaya çıktığını belirlemek ve o durumları değiştirerek depresyonu atlatmaktır. Kişi doğru akışta ise zaten tedavi gerektirecek kadar ağır bir depresyona girmez zaten... Ancak bir kere girmişse ve kendi başına halledemiyorsa (ki kendi kendine atlatmış pek çok vaka örneği de vardır) o zaman ona destek olacak, aynalık, rehberlik edecek, objektif duruşunu bozmayacak birisine gerek vardır.

Çok çok ağır bir vaka değilse, ilacın uygun olmadığını düşünüyorum çünkü antidepresanlar duyguları bastırarak kişiyi duyarsız hale getiriyor, bu da tedavinin uzamasına ve etkin bir şekilde yapılamamasına neden oluyor. Böyle bir durumda gerekirse terapist ile hergün bir araya gelinmesini, bitkisel çayların içilmesini (papatya, sarı kantaron,...) ve kalp atışını hızlandıracak fiziksel hareket yapılmasını tavsiye ediyorum (salgılanan endorfinin de antidepresan etkisi var). Alınan besinlerde de kafeini, ağır karbonhidratları ve sofra şekerini kesiyoruz. Hatta detoks öneriyorum ki yiyecekle bastırılan duygular da biran önce açığa çıksın. Ancak çok hızlı detoks yapılması da bu sefer kişiyi rahatsız edebilir, detoks belirtileri  (başağrısı, eklem ağrısı, deride döküntü, vs) ile depresyon belirtileri birbirine girebilir.

İlk etapda yüzeydeki konular, olaylar, duygular irdelenir. Ben, danışanın anlatacakları bitene kadar dinlerim. Depresyonun temel nedenlerinden birisi kişinin kendisinin olmak istediği insan (aile, toplum, beklentiler, ego devrededir) ile aslında olduğu insan arasındaki farkın büyük olmasıdır. Amaç danışanın kendisini objektif olarak tanımasına yardımcı olmaktir. Kullanılan yöntemler ise aklı, mantığı, egoyu devreden çıkartarak doğru, samimi cevapların alınacağı çalışmalardır. Yüzlerce, belki de binlerce çalışma yapabilirsiniz, kişinin özelliklerine göre. Kilit nokta, kişiyi direk işin içine alan, sorumluluk hissettiren ve cevapları ona buldurtan çalışma uygulamaktır. Örnek vermek gerekirse, işitsel bir kişiye, kendi seansının kaydını dinlettirmek bile çok etkili olabilir. Görsel bir insana kolaj veya resim yaptırtabilirsiniz. Her ne kullanırsanız kullanın işin içine duyguyu katabildiğiniz an başarılı olursunuz. Ayrıca ev ödevi vermek şarttır, bu da danışanın kendi rahatsızlığının sorumluluğunu alıp almadığını gösterir. Netice de kimse sihirli değnek değildir, kişi ancak KENDİ isterse değişebilir.

Ben kendi pratiğimde, bilinçaltındaki kayıtları açığa çıkartacak metodları sıkça kullanıyorum. Danışanı transa sokarak regresyon terapisiyle çok hızlı yol alabiliyoruz. Öncelikle kendi hayatında gerilere gideriz ve normalde hatırlamadığı hatıraları bile hatırlayabilir. Sonra da geçmiş hayatına gidebiliriz. Geçmiş hayatın olup olmadığını tartışmak gereksizdir çünkü hikayeler uyduruluyor olsa bile yine bilinçaltından çıkarlar ve geçmiş yaşam fikri, kişilerin bazı acı ve travmalarla daha kolay başa çıkabilmesini sağlar. Bryan Katie’nin Çalışma (The Work) yöntemini de çok kullanırım. Prensibi “komşunu eleştir, kendini eleştirdir”. Ayrıca bazen kişinin psikolojik astroloji haritasını da incelerim. Ona direk yorumlamasam da başlangıç noktasını bulmamda çok yardımcı olur. Örneğin, Ay’ı zor açılar alan bir kişinin başta anne olmak üzere kadınlarla problemi olabilir, veya herkese fazla annelik edebilir veya yeme problemi olabilir.

Bir de son zamanlarda çeşitli enerji çalışmaları yapılıyor. Çoğu zaman enerjiyi kişiler uygulandığı anda pek hissedemiyorlar, dolayısıyla yarayıp yaramadigini ancak daha sonra farketmeyi umuyorlar. Kendi bilgilerime göre o anda hissedilen enerji çalışmaları çok başarılı oluyor. Uygulanan enerji yönteminin kisiye uygun oldugu görülüyor. Pek çok farklı enerji frekansı var, radyo dalgalari gibi. Reiki, ki topları, evrensel, gümüş mor alev, ra sheeba, teta, reconnection, kundalini, vs ... Danışan fayda görürse, kendisi de uyumlanmayı seçip, kendi kendine enerji aktarmayı da seçebilir. Ancak benim gozlemlerime göre şöyle bir durum oluyor. Enerji çalışmaları beynin sağ lobu ile alakalı – yaratıcı, vizyoner, duyusal, feminen taraf. Sağ taraf aktive olurken, sol taraf geride kalırsa bir süre sonra verim düşüyor. Yani beynin sol tarafını da beslemek gerekiyor, analitik, detaycı, erkek, akılcı tarafı. O yüzden enerji çalışmaları yaparken konu ile ilgili bilgi sahibi olmak ve araştırmak tamamlayıcı ve verimi arttırıcı bir etken oluyor. Bir de enerji çalışması yapan kişinin bilgisi, deneyimi çok çok onemli, aynı terapist danışmanda olduğu gibi. Bazen aksi tesirler de yapabiliyor.
  

Son olarak, kime, kimin veya neyin iyi geleceği tamamen kişisel, öznel bir durumdur. Bazen çok tanınmış bir doktor yardımcı olamazken, okuduğunuz bir kitap veya seyrettiğiniz bir film sizin farkındalığınızı bambaşka bir boyuta taşıyabilir. Neticede kendi hayatınızla ilgili en iyiyi yine kendiniz bilirsiniz. Danışman, doktor, uzman, yöntem, metod konularında kendi iç sesinize güvenin, deneme yapıp gerekirse değişiklik yapmak konusunda tereddüt etmeyin. Kesinlikle ayıp olur gibi toplumsal normlara bakmayın.  “Kaçmak” olarak değerlendirilse bile belki de o an ihtiyacınız olan odur.  Ancak güvendiğiniz danışana da tam güvenin, terapi sürecinde inişler, çıkışlar yaşamak çok doğaldır, bu dönemlerde de sabretmek ve devamlılık sağlığın anahtarlarından birisidir.

1 yorum:

  1. merhaba Regresyan egitimine nasıl katılabiliriz.

    YanıtlaSil