Yaşam nedir? Neden doğarız, neden ölürüz? Hayat
misyonumuz nedir? Kader nedir? Kadere, kaderimize müdahale şansımız var mı?
Tree of Life by Tim Biskup |
Eminim ki yukardaki soruları bazılarınız
sürekli, bazılarınız ise yaşamları boyunca en az bir kere kendilerine
sormuşlardır. Cevapları ise... Bazılarınız bulmuş, bazılarınız bulduğunu
zannetmiş ancak büyük bir çoğunluk ise düşünmemeye çalışarak yaşamın onlara
sunduğu acı tatlı olaylarla yuvarlanıp gitmiştir. Aslında genellikle mutlu,
neşeli olduğumuz dönemlerde sormayız da, başımıza beklenmedik, bizi sarsan,
yaralayan olaylar geldiğinde düşünmeye başlarız...
Ben bu soruları çok kereler sordum ve pek çok
öğretiyi araştırarak cevaplar bulmak için çabaladım. Kendimce bir sentez yarattım,
bir takım cevaplar verebiliyorum. Ancak bu cevaplar şimdi için geçerli, yarın ne olacağını bilemem...
Bu dünyaya bir amaç için geliyoruz, belirli
bir misyonumuz var. Ancak bu misyon somut bir hedef değil. Belirli bir mevkiye
yükselmek, para kazanmak, aile kurmak, çocuk sahibi olmak veya mükemmel
sağlığa, bedene sahip olmak, vs gibi hedefler yaşam kontratımıza bir zemin, bir
araç olurlar. Gerçekleştirmemiz gereken, sembolik olarak yaşam amacımızı bulmak
ve dünyevi araçların onu anlamaya, geliştirmeye hizmet ettiğini kabul etmektir.
Dışsal şartlarımızın değişmesi (örneğin, iflas etmek, işten çıkartılmak,
boşanmak, hastalanmak vs gibi bize yön değiştirten olaylar) aslında misyonumuzu tamamlayıcı durumlardır. Dolayısıyla,
insanın kendini dünyadan kopartması, yapması gerekenleri inkar ederek inzivaya
çekilmesi veya içinde yaşadığı toplumdan kaçması aslında misyonuna, doğum amacına
ters düşen bir hareket olur. Biocognition konusunda dünyaca tanınan Dr. Mario
Martinez’de şöyle söylüyor, “Only the society that you were born into, can heal
you!” (“Sadece içinde doğduğun toplumda/ortamda şifa bulabilirsin!”)
Bir misyonumuz, yaşam kontratımız olduğunu
kabullendiğimizde, hemen ardından ikinci sorumuzu soruyoruz, bu kontrat nedir?
Yaşam boyunca karşımıza pek çok seçenekler, yollar çıkıyor, neden? Eğer amaç
misyonu gerçekleştirmek ise, neden sadece bir yolda ilerleyebilecek şekilde bir
düzenek yok?
Kişinin misyonunu tanımlayıp, onun
gereklerini yapması yaşam amacıdır. Ancak pek çoğumuz için, bu misyonu
tanımlamak da bir yaşam amacı olabilir ki bu dönemin insanlığı da belki bu
konuda sınanıyordur. Belirli bir somut amaç uğruna mücadele etmeyi insanlık çok
başarılı bir şekilde öğrendi, belki de artık devir benliğin misyonunu bulmak
için çabalamaktır...
Kader kelimesine sözlükte bakarsanız, başka
kelimelerle de ifade edildiğini göreceksiniz. Örneğin, takdir, kısmet,
mukadderat, alın yazısı, ... Benim dikkatimi çeken tüm bu kelimelerin benzer
bir anlam içermesi, kadere müdahale edilemeyeceği şeklinde bir ifadeleri var.
Başımıza ne gelirse yaşamak, çekmek mi zorundayız? Bir depreme, trafik kazasına
veya piyangodan büyük ikramiye çıkmasına müdahale edebilir miyiz? Hayır... Peki hangi noktalarda kişisel seçimlerimiz,
irademiz olabilir?
Bu arada bazıları diyor ki aslında özgür irade yok, herşey önceden yazılı... Buna inandığınız zaman arkasından şu soruyu sormaz mısınız? “Öyleyse neden dünyaya geldim ki? Ben – her ne şekilde isimlendirirseniz isimlendirin - Tanrı, Evren, İlahi Güç, Allah’ın bir kuklası mıyım? Aksi taktirde beni nasıl sınayacak ki?” Özgür irademizin olmayışını ben kabul etmiyorum… Özgür irademiz sonsuz potansiyelimizi nasıl kullanacağımızdır. Ağacımızda hangi dalda olursak olalım, onu yorumlayış ve kullanış şeklimizdir.
Bu noktada ingilizcedeki iki kelime devreye
giriyor, “fate” ve “destiny”! Caroline Myss’e göre fate, başımıza gelen
olaylar, kişisel irademiz dışında yaşadıklarımız. Destiny ise yaşadıklarımızı
yorumlayarak, onlara olan bakış açımızı seçerek, kendimize seçtiğimiz yol, ki
bu yol kişisel irademizle şekilleniyor.
(Bu iki kelimeye Türkçe de ayrı
kelimeler bulamadığım için ingilizce kullanmaya devam edeceğim. Toplumların bakış açılarının kullanıkları dile, kelimelere yansıması ne kadar çarpıcı. Türkçe'de - en azından günlük kullandığımızda, belki eski Türkçe çok derin anlamlı başka kelimeler vardır, ben bilmiyorum - başa gelen çekilir manasında kelimeler varken, ingilizce de kişisel gücümüzü de anlatan kelimeler var, kıskanmamak elde değil!)
Ağaç sembolü hemen hemen tüm spritüel ekollerde
kullanılır. Yaşam serüveninizi bir ağaca benzetirseniz, kader, yaşam misyonu
gibi kavramları anlamak daha kolay olabiliyor. Doğum anınızda ağacın
dibindesiniz ve bir müddet seçim şansınız yok, ailenize, çevrenize mecbursunuz.
Ancak büyüdükçe yol ayrılımlarına geliyorsunuz. Sağdaki dala mı kaysanız, soldakine
mi? Fate dediğimiz noktalar kişisel seçim yapamayacağımız yol ayrılımları, öyle
bir olay yaşıyorsunuz ki bir tercih yapamıyorsunuz (ör. doğal afetler, kazalar, piyangolar,
vs) . Destiny ise sizin özgür iradenizle yapacağınız seçimler ki fate olaylarını
yorumlama biçimimiz de buna dahil. İlla kötü düşünmemek lazım, pozitif olaylar da bu bakış açısına dahil. Örneğin, doğuştan müziğe yeteneğiniz var, bu fate'tir. Bu yeteneğinizi nasıl değerlendireceğiniz ise destiny'dir. Evde çocuklarınızla, arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz veya sahnelere çıkabilirsiniz veya müzik öğretmeni olup başkalarına öğretebilirsiniz...
Başka bir örnek ise herkesin tanıdığı Julio Iglesias ile ilgilidir. Gençliğinde futbol oynadığını pek az kimse hatırlar, Real Madrid'de kaleciymiş. Bir gün çok kötü sakatlanıyor, araba kazasında omurgası eziliyor ve tekrar normal yürümesinin bile çok zor olduğu söylenir. "Vay ben ne kadersizim, kariyerim, hayatım bitti" diye kendine acımak yerine, Iglesias hırslanır, doktorları şaşırtan bir hızda ve iyilikte iyileşir. İyileşme döneminde, ellerini çalıştırsın diye hediye edilen gitar sayesinde ise müzik yeteneğini keşfeder! Yaşam kontratını düşünürsek meşhur olmak, kitlelerce tanınmak kaderinde yazılıydı ancak hangi yolla olacağı sınandı ve o sınavı geçti. Sony Music Entertainment'a göre tüm zamanların en çok satan ilk 15 sanatçısından biridir. (Kaynak wikipedia)
Özetlemek gerekirse, hayata gözlerimizi
açarken bir planı da beraberimizde getiriyoruz. Bazılarının dediği gibi bu
tamamen en detayına kadar yazılmış bir plan ancak tek seçenekten oluşmuyor.
Pekçok farklı kombinasyonu var, bizim yapmamız gereken ise elimize gelen
kartlarla en iyi oyunu oynamak ve en yüksek skoru elde etmek (ki bu skor
tanımlaması da kişiden kişiye değişiyor). Tekrar ağaç örneğimize dönersek,
belki bir kişi için en yüksek dala tırmanmak onun amacı olurken, başka bir kişi
içinde en fazla meyva içeren dalı bulmak olabilir... Bir dalın çatırdamaya
başladığını hissederseniz ne yaparsınız? Hemen en kısa sürede başka bir dala mı
geçmeye çalışırsınız yoksa beklermisiniz ki dal kopsun ve siz de yere düşün.
Hadi düştünüz diyelim, olduğunuz yerde kalır, ağlar, birisi size kaldırsın diye
bekler misiniz yoksa tekrar ağaca tırmanmaya mi başlarsınız?
Kaleminize sağlık Şeniz hn.
YanıtlaSilKader var mıdır?
YanıtlaSilKader, Alın Yazısı, Talih, Mukadderât, ?
Kader diye bir şey varsa
O zaman
Benim kaderimde ne var?
Yaratılmayı ben istemedim.
Yaratan beni yaratıp kaderimi yazmışsa ben ne yapabilirim?
Her insan kaderinde yazanı yaşıyorsa günah ve sevap var mıdır?
Kaderimde yazılanları değiştirebilir miyim?
İnsan hayatını uzatmak mümkün mü ?
Tesadüf diye bir şey var mı, yoksa her şey Allah’ın ilahi planı çerçevesinde mi?
Ana rahmine düşmeden, ölünceye kadar tüm hayatım önceden belli mi?
O zaman ben neyin Kafasını yaşıyorum?
Allah bana şah damarımdan daha yakın ve ne yapacağımı zaten biliyorsa, kendi tercihimi değil yapmam isteneni yapıyorum öyle değil mi ?
Ne yapacağımı baştan bilen ve bunu değiştirme gücü olmasına rağmen değiştirmeyen ve bunun sonucunda beni yakacak olan büyük güç, benimle oynuyor mu?
Hokkabazın elinde iplere bağlı oynayan bir kukla mıyım?
Olmuşların ve olacakların, zamandaki bütün anların ve bütün varlıkların, kısacası, her şeyin yazılı bulunduğu Levhi mahfuz var mıdır?
Cennetliklerin, Cennette doğacak çocukların bile isimleri belli mi?
Tüm bu yaşananlar bir film gibi değil mi ?
Senaryoyu yazan bana da bir rol vermiş.
Ben sadece senaryoda yazılanları yapabilirim değil mi?
O zaman yaptıklarım senaryo gereği ise benim suçum ne?
Bana bu rolü veren, bu rolün senaryosunu yazan ve rolü oynamamı sağlayan güç sonra bana dönüp neden bunu böyle yaptın diye sorgular mı?