2 Ocak 2012 Pazartesi

Yeni yıl kararları ;)

Hepimize 2012 yılı hayırlı olsun! Tüm sevdiklerimizle mutlu, sağlıklı, bereketli, doyumlu bir sene geçirmemizi temenni ediyorum...


"Yeni yıl kararları" diye bir başlık son senelerde dağarcığımıza girdi. Modern dünyanın gerçeklerinden biri olan globalizasyon sayesinde başka kültürlerin geleneklerini duyar, çok da fazla araştırmadan benimser olduk. Herkesin söylediği, yazdığı, çizdiği gibi, bırakın kendi kültürümüzün güzelliklerini tanıtmak, onları bir kenara atıp, başkalarının adetlerini uygular olduk. "Yeni yıl kararları" da bunlardan sadece birisi...


Ben yabancı kültürlerin adetlerini uygulamaya karşı değilim. Bilakis bazılarını imrenerek takip ediyorum. Periyodik kutlamalar, uygulamalar insanları birbirlerine bağlıyor, yakınlaştırıyor, değer verdiriyor. Aidiyet duygusunu pekiştiriyor, yanlızlık duygusunu hafifletiyor. Ancak başkalarının kutlamaları bize ya birkaç beden büyük ya da küçük geliyor. Üstümüzde sakil duruyor. Ne yaparsak yapalım hakkıyla yaptık hissini duyamıyoruz, içselleştiremiyoruz. Anlamını bilmeden kırmızı çoraplar alıp biryerlere asıyoruz. Yurt dışında, Christmas sabahı çocuklar heyecanla uyandıklarında koşarak çorapların içine bakarlarmış, hediye mi var yoksa bir parça kömür mü diye? Çocuk usluysa hediye konurmuş, yaramaz ise kömür! Peki neden çorap? Merak edip araştırdım, şöyle bir hikaye buldum:


Aziz Nikola, köyleri gezip köylülerin konuştuklarını dinler, onlara yardım edermiş. Bir gün çok fakir bir köylünün kızları hakkında çok endişelendiğini duymuş. Üç güzel kızı varmış ancak yoksulluktan onları evlendiremeyeceğini düşünüp üzülüyormuş. Kendisinden sonra başlarına kötü şeyler gelmesinden endişe ediyormuş. Aziz Nikola yardım etmeye karar vermiş, kızların her birine bir kese altın verecekmiş. Ancak küçük kulübeye kapıdan giremeyeceği için bacadan girmeye karar vermiş! Odaya girince de altınları bırakacak yer ararken, kurusun diye şöminenin yanına asılan ıslak çorapları görmüş.... gerisini tahmin edebilirsiniz...


Yeni yıl kararlarına geri dönecek olursak, bunun da derin anlamına bakmalıyız. İnsan zaman zaman içine dönüp hayatının, gidişatının muhasebesini yapmalı. Ana temasını belirledikten sonra özet çıkarmalı, başlıklar, alt başlıklar belirlemeli, gereken yerlerin üstü çizilmeli veya notlar eklenmeli...Bu ciddi bir iştir. Bazen kendi kendimize yapabilirken bazen de üçüncü bir gözün yardımına ihtiyaç duyarız. Farklı araçlar kullanırız.... Bu konu da iş hayatımızda çoook detaylı incelenirken özel hayatımızda pas geçilir. Planlama eğitimleri, araçları kullanılır, planlarına uyanlara primler verilir. Geçenlerden öğrendim, kaptanların kamaralarında, yataklarının üstünde pusula yer alırmış. Kaptan sürekli güzergahı kontrol etsin diye. Açık denizde rotadan bir derecelik sapma, varılacak limandan kilometrelerce öteye atar sizi...


Sizin pusulanız var mı? Sürekli kontrol ediyor musunuz? Yoksa 365 günde bir süslü bir kağıda birşeyler karalayıp, hayatın akışına mı bırakıyorsunuz kendinizi? Rüzgarın, akıntının götürdüğü yere mi yolculuk?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder